3.252 Görüntüleme MAKALE 5 Yorum

Flört hiç de masum değil! - Halit ErtuğrulYıllardan beri okuyucularımdan çok sayıda mektup ve e-mail alıyorum. Bunların içinde gençlerin oranı oldukça yüksek bir seviyededir. Benimle paylaştıkları hatıraları, problemleri ve ilginç hayat öyküleri, kitaplarımın ve çalışmalarımın konusunu oluşturmaktadır. Sizlerle paylaştığım bu yazılarda da yine gençlerin problemleri ve onlara verilen cevaplar vardır.

Yazılarımızı takip edenler, hayatın gerçekleriyle yüzleşecek ve yaşadıkları problemlere çözümler bulacaklardır. Faydalı olması dileğiyle…

***

F. Y. rumuzlu bir okuyucum soruyor:

“Ben 23 yaşında, bir yıllık resim öğretmeniyim. Kitaplarınızı, teyzemin kızı kanalıyla tanıdım. Genelde güncel olaylara ağırlık vermişsiniz. Doğrusu çok yararlandım. Ben aslında dindar filan değilim. Bir zamane genciyim. İnancım da var tabi... Ama bazı şeyleri tam anlamış değilim. Bu mektubu yazma gerekçem de bunun için...

“Kadın-erkek ilişkilerinde çok tutucu değilim. Bir kız, evleneceği erkeği iyi tanımak için onunla birlikte olmalıdır. Bence belli bir dönemi flört için ayırmalı, bu süre içinde de onu iyi gözlemelidir. Yoksa birbirini nasıl tanıyacaklar? Bunun için flört de niçin yanlış olsun. Bence bu konuda toplum, fazla tutucu. Her çıkana, her flört edene kötü gözle bakıyorlar. Ben bu görüşlere karşıyım. Bu konuya açıklık getirirseniz memnun olurum.”

***

“Flört” ve “çıkma” konusu, bazen çok iyi niyetle, bazen de art niyetle toplum gündemine getiriliyor. Ve maalesef, bu konuda konunun uzmanı olan ve olmayan herkes bir şeyler söylüyor. Böylelikle de insanların kafaları karışmaya devam ediyor. Gerçekten flört konusunu çok masumâne ele alıp, savunanlar da var; sırf mânevî ve moral değerlere olan düşmanlıklarından dolayı sık sık gündeme taşıyanlar da. Biz herhangi bir önyargıya girmeden, flört konusunu bilimin, aklın, toplumun ve moral değerlerin ışığında kısaca ele alıp, değerlendirelim. Neler getiriyor? Neler götürüyor? Faydası ne? Sakıncaları nasıl?

Önce flörtü savunanların görüşlerine yer verelim:

“Flörtü savunanlara göre, kız-erkek arkadaşlığı kaçınılmaz ve yaşamsal bir gerçektir. Erkek erkeğe, kız kıza nasıl arkadaşlık yapılıyorsa, erkekle kız da öylesine dost ve arkadaş olabilir. Bu çağdaş dünyanın ve medenî olmanın bir gereğidir. Ayrıca, bu şekilde kız ve erkek birbirlerini çok iyi tanırlar, evlilik hayatları huzurlu ve uzun ömürlü olur.”

Flörte karşı çıkanların iddiası da şöyledir:

“Nişanlılık ve evlilik gibi herhangi hukukî bir bağı olmayan genç erkek ve kızların birliktelikleri, hayatın bir bölümünü birlikte yaşamaları hem moral değerler, hem de evlilik hayatları açısından tehlikeli ve zararlıdır.”

Eğer birbirlerine ilgi duyan gençler, evliliğe hazırlık için birbirlerini tanımak amacıyla biraraya gelmek istiyorlarsa bu çok tabiîdir. Üçüncü bir kişi veya kalabalıkta birlikte olur, meşrû bir şekilde konuşup, birbirlerini tanırlar. Bunun için başbaşa kalıp, haftalarca, aylarca bir hayat sürmelerine lüzum yoktur. Birbirlerini tanıma işini ahlâkî kurallar çerçevesinde de yaparlar.

Günlerce, haftalarca, aylarca ve hatta yıllarca baş başa bir hayat sürüp, tamamen ahlâkî kurallar dışında oluşan bir birlikteliğin ise, ne aklî, ne mantıkî, ne dinî ve ne de bilimsel bir gerekçesi vardır.

Ünlü sosyolog Prof. Dr. Şerif Mardin’in bu konudaki görüşleri dikkat çekicidir:

“Flörtü, çıkmayı önce tesbit edelim. Bunlardan ne anlıyorum. Eğer gerçekten flört ve çıkma çok masumâne birbirinizi tanımak için ise bunun meşrû yolu vardır. Bir üçüncü kişinin de yanınızda bulunması şartıyla defalarca görüşüp, birbirinizi tanıma şansınız vardır. Zaten böyle bir tanışma şekline kimsenin diyeceği olmaz. Hatta olmamalı da...

“Flört ve çıkma, birbirlerinizi tanıma adı altında gençlik hislerinin ve zevklerinin tatminine yönelikse, buna kimse taraftar olamaz. Zaten herkesin de, bizim de karşı çıktığımız nokta burasıdır.

“Gerek psikologlar ve gerekse de sosyologlar yaptıkları bir dizi çalışmalarla genç bir kızla, genç bir erkeğin başbaşa bir hayat yaşamaları esnasında, mutlaka bazı kuralların çiğneneceği, istenmeyen bazı olaylara sebebiyet verileceğini ortaya koymuşlardır.” (Toplum-Bilim Dergisi; 21.6.2001)

Yavuz Boluduğlu Beyin bu konudaki görüşleri de şöyledir: Araştırmalar, görücü usûlü evliliklerin daha iyi yürüdüğünü, bu evlilik türlerinde boşanmaların az olduğunu, yani görücü usûlü ile gerçekleşmiş evliliklerin daha kalıcı olduğunu gösteriyor.

Bunu da yadırgamamak lâzım. Zira işin içinde aile büyüklerinin tecrübeleri var. Her şeye mantık hükmediyor. Oysa gençlerin seçimine duygu hâkim. Duygu eksenli evlilikler bir yönüyle elbette çok güzel, ancak her şey duygu dünyasından ibaret değil, evliliklerde mantığın rolü de olmalı. Bence en iyi evlilikler duygu ve mantığın buluştuğu yerde gerçekleşir. Bu da aile büyüklerinin seçimiyle gençlerin seçiminin kesişme noktasıdır. Yani hem gençler birbirlerine sevdalanacaklar, hem de ailelerin onayını alacaklar. Yani gençler ve aileler birbirine ‘denk’ olacak. Denklik gerçekten de önemli. Aralarında uçurumlar olan ailelerin çocukları, mutluluğu çok kolay yakalayamıyor. Günlük gazetelere ve haberlere bakıldığında, flörtün ve çıkma modasının birçok masum kızların hayatına mal olduğunu okuruz.

Bir çok ünlünün özel hayatına bakıldığında ise, evliliklerin uzun ömürlü olmadığını, olsa bile mutluluğu yakalayamadıklarını görürüz. Bu flört ve çıkma rüzgârının etkisiyle, nişanlılık ve evliliğin çok hafife alındığına, geçici bir zevk olarak görüldüğüne de şahit oluruz.

Annelerimizin, ninelerimizin ve dedelerimizin evlilik serüvenlerini dinlediğimizde, hâlâ 18 yaşındaki delikanlı gibi birbirlerini sevip, kolladıklarını; 60-70 yıllık evlilik hayatlarında en ufak bir çatlamanın olmadığını görürüz. Bu insanlar flört ederek evlenmediler. Bunlar evliliğe dünya ve ahiret hayatı açısından bakıp itina gösterdiler. Mukaddes bir birliktelik olarak baktılar. Sonucu da uzun ömürlü oldu.

Hayatlarını flörtten, uzun bir birliktelikten sonra birleştiren bazı insanların çok sürmeden ayrılışları, flörtün evlilik hayatına ve aile mutluluğuna bir katkıda bulunmadığını gösterir.

Konuyu toparlarsak; erkekle kızın nişanlılık öncesi meşrû bir şekilde birbirlerini tanımaları çok normaldir. Bunun için istenmeyen yollarda, flört etmeye gerek yoktur.

Yazımızı, flört konusunda, adını vermeyen bir kızımızın mektubundaki bir pasajla bitirelim:

“Çok ama çok hata ettim. Flörtü savunan, flört etmeyenlere kızan ben, şu anda flörtün darbesini yedim. Çok ama, çok şey kaybettim. İşin teorisini yazanlar, her şeyi toz pembe gösteriyorlar. Biz de zaten buna aldandık. ‘Ne olacak erkekler adam yemez ya... Gezin, tozun birbirinizi tanıyın. Emin olunca da evlenirsiniz. Olmazsanız ayrılırsınız.’ Görünüşte ne kadar mantıklı değil mi? Hayır hiç de öyle değil... Flört eden erkeklerin yüzde doksanı bizi bir av sanıyorlar. İstediklerini alana kadar dünyanın en iyi insanı rolünü oynuyorlar. Ya ondan sonra... Gerçek yüzleri ortaya çıkıyor. Peki kaybeden kim oluyor? Kızlar tabi... Ondan sonra bırakıp, bir masum kızı daha yakıyorlar.”

Evet bu tesbite, bu acı sona, bu yıkılış öyküsüne daha ne ilâve edelim?

Halit Ertuğrul

Yeni Asya Gazetesi

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş