Jest ve Mimikler Konuşmaya Anlam ve Güç Kazandırabilir
17.464 Görüntüleme Eğitim 1 YorumA. Söyleyişle ilgili yanlışlıklar
1.Topluluk karşısında konuşmak önemli ve ciddî bir iştir. Konuşmacı, inandırıcı olabilmek için tabiî bir şekilde konuşmalıdır. Sesini zorlama ile değiştirmemeli, yapmacık bir söyleyişe gitmemelidir.
2.Kelime ve cümlelerin tonlanmasını doğru ve etkili şekilde yapmalıdır. Yanlış tonlama, dile bütün gücünü ve etkisini kaybettirir, dinleyiciyi rahatsız eder.
3.Konuşma sırasında, konu ile ilgisi olmayan sözler söylemek, anlamsız kelimeler kullanmak, yersiz davranış, jest ve mimikler yapmak yanlış olur.
4.Konuşmacı, konuşmaya başlamadan önce, metne iyice hazırlanmalıdır. Konuşma sırasında, konuşmanın akışını "şey, anladın mı, filân, efendim" gibi sözlerle veya "eee... hmmmm aaa..." gibi seslerle kesmemeli dir.
5. Konuşmada, dinleyicileri rahatsız edecek şekilde genel anlayışa ay-kırı argo, kaba ve çirkin ifadelere yer vermemelidir.
B. Konuşma kurallarını bilmemekten doğan yanlışlıklar
Ses sisteminin müzik âleti gibi olduğunu, iyi kullanılırsa ondan hoşa giden, beğenilen sesler çıkarılabileceğini biliyoruz. Bu kendiliğinden değil, çalışma ile olur. Yanlış vurgulama ses ahengini bozan önemli bir hatadır. Ayrıca konuşurken yapılan yersiz duraklamalar da konuşmanın rahat anlaşılma ve dinlenmesini bozar. Gereksiz yere bağırarak, tembel ve isteksiz sesle konuşma, konuşurken sık sık yutkunma, konuşmaya, ilgiyi dağıtacak derecede aralıklar verme, konuşmanın gücünü azaltır.
C. Söyleyiş ile ilgili uygulamalar
Dinleyiciler üzerinde etkili olabilme, konuşma alışkanlığını kazanma, disiplinli ve aralıksız çalışmaya bağlıdır. Bunun için dildeki bütün kelimelerin hece yapısını, doğru telâffuzunu, tonlamayı ve vurgu düzenini iyi bilmek gerekir. Bunları öğrenmek yetmez. Ayrıca devamlı uygulama yapmalı, uygulama sırasında görülen yanlışları düzeltmelidir.
Konuşmanın akışını kesen, anlamsız sözler ve fazladan kelimeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Bunları kullanmak, zamanla alışkanlık hâlini alabilir ve bu alışkanlıktan kurtulmak zor olur.
Kelimelerin vurgusunu rahat şekilde yapabilmek ve akan bir konuşma alışkanlığı edinebilmek için söylenişi zor tekerlemeler üzerinde alıştırmalar yapınız.
Aşırıya kaçmadan, konuşmayı destekleyecek, ona anlam ve güç kazandıracak jest ve mimikler yapmak uygun olur.
Bütün bu söylenenleri bir araya getirecek uygulama çalışmalarını yapmak gerekir. Özellikle, şiir, hikâye ve tiyatro metinlerini yüksek sesle ve kelimelerin anlamını hissettirecek şekilde okuyun. Jest ve mimiklerinizle metni güçlendirmeye çalışın. Göreceksiniz, bir süre sonra, ilk zamanlardaki sıkılganlığınız, zorlanmalarınız, yanlışlarınız, ortadan kalkacaktır. Unutmayın ki Türkçeyi en iyi siz konuşacaksınız ve konuşmalısınız.
Hangi konuşma olursa olsun, biteviye konuşmak, konuyu aynı düzeyde anlatmak, dinleyiciyi yorar, hatta bıktırır. Bunun için araya bir takım heyecan unsurları katmak, konuşmanın akışı içinde inişler çıkışlar yapmak, konuya uygun fıkra, nükte ve hikâyelerle dinleyicinin dikkatini uyanık tutmak gerekir.
Konuşmalarda söylenenleri ilgi çekici, dinlenebilir ve hoşa gider hâle getiren birtakım özelliklerin arasında nükte önemli yer tutar. Nükte; dili, düşündürücü ve derin anlamlı şekilde ve şakaya kaçan bir incelikte kullanmadır. Bunda bir zekâ oyunu vardır. Ancak nükte yalnız zekâya dayalı değildir. Dilin bütün kullanım zenginlik ve imkânları bilinmeden, sadece zekâ ile nükte yapılamaz. Nükteli konuşanlara nüktedan denir. Keskin zekânın ortaya çıkardığı bir başka durum ise hazırcevaplılıktır. Nüktede bir milletin huy ve tabiatı da rol oynar. Her millette nükte görülmez.
Nükte yapma, hazırcevaplılık milletimizin önemli özelliklerindendir. Türk nüktedanlığının ve hazırcevaplığının Nasrettin Hoca´dan beri çok büyük temsilcileri vardır. Pinti Hamit, Bekri Mustafa, İncili Çavuş, Borazan Tevfîk, Neyzen Tevfik bunlardan bazılarıdır. Nükte ve hazırcevaplığın en fazla yansıdığı alan Türk temaşa sanatlarından orta oyunu ve Karagöz´dür.
Ciddî ve ağır başlı konular her zaman aynı dikkat ve ilgi ile dinlenmez. Dinleyicinin dikkatini uyanık tutmak, anlatılan konu üzerine ilgisini toplamak için zaman zaman fıkra anlatılır. Ancak fıkra olur olmaz yerde ve gelişigüzel anlatılmamalıdır. Konuşmanın uygun düşecek yerinde fıkraya başvurulmalıdır. Fıkra, anlatılmak isteneni kuvvetlendirmelidîr. Bu etki, fıkranın ses tonu, mimik ve davranışlarla canlandırılması ile daha da artar. Fıkralar bir dilin ifade gücünü ortaya koyduğu gibi, o dili kullananların nükte kabiliyetini ve hayat felsefelerini de yansıtır. Konuşmaları fıkralarla zenginleştirme veya doğrudan fıkra anlatma alıştırmaları kişiye, dili canlı ve etkili kullanma alışkanlığını kazandırır.
Konuşmanın hikâye anlatımında ayrı bir yeri vardır. Hikâye etmek, bir olayı belirli bir sıraya göre anlatmaktır. Bunda günlük olaylar yanında; yeri gelince anlatılıverilen hikâyeleri de belirtmek gerekir. Gerçekte hikâye anlatımında Türk toplumunda eskiden gelen bir gelenek vardır. Bu geleneği devam ettirenlere meddah denir. Meddahlar bir usta elinde yetişmelerinden ve devamlı hikâye anlatmalarından dolayı her zaman hazırlık içindedirler. Bunlar, duruma ve zamana göre hikâyelerinde değişiklik yaparlar. Eskiden beri söylenilegelen hikâyeler bu yolla devamlı canlı kalır.
Hikâyenin anlatımında, sıraya konuşunda kısaca hazırlığın yapımında hikâyenin yapısının önemli yeri vardır. Şahıslar ve onların birbirleri ile olan ilişkileri, anlatan için kolaylık sağlar. Vak´a zincirinin kopmaması bu kolaylığı daha da artırır.
Hikâye, bunlar sayesinde canlılığını korur. Ayrıca dilin kullanılması da önemlidir. Konuşmacı diğer türlerde olduğu gibi jest ve mimiklere yer vermelidir. Yerine göre kahramanları canlandırabilmelidir. Bu canlandırmayı en iyi şekilde orta oyunlarında görürüz.
bnce süper olmuş ...