1.746 Görüntüleme MAKALE 0 Yorum

Amerika’nın ünlü otomotiv devi General Motors binlerce işçisi ve yatırımcısını ailelerinin gelecekleri hakkında yüzlerce soru işareti ortasında bırakarak iflâsını ilân ediyor. General Motors aslında Kapitalizm’in “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” felsefesinin çöküşünün bir başka örneğidir. Kontrolsüzce kâr hırsıyla hareket eden bu şirketlerin açgözlülüklerine karşı halkı koruma konusunda bu şirketlere güven olmayacağı gibi, kendi kibirlerinden kendilerini dahi korumak imkânsızdır, çünkü onların esas amacı her daim kâr elde etmektir ve toplumun geleceği ile ilgili endişeleri düşünmez ve sorumluluk kabul etmezler.

“Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.” (En’âm Sûresi, 104. âyet)

Her ne zaman ‘kârlılık’ halkın çıkarlarıyla çatışacak olsa, her seferinde galip gelen ‘kâr’ olur! Bunun sebebi de bu şirketlerin halkın koruyucusu olmak yerine halkın yağmacısı olmalarıdır. Bu dediğimiz radikal bir görüş falan değildir. Bilâkis çok açık bir gerçekliktir. Tabiî eğer üzerine düşünürseniz... Kâr peşinde koşan şirketlerin varlık sebepleri kâr elde etmektir ve her zaman için “daha fazla kâr” makbuldür. Kârlılığı arttıran şey ne olursa olsun bu şirketler için o şey en iyidir, bunun tam tersi olarak kârlılığı azaltan her ne olursa olsun o şey de bu şirketler için en kötüdür. Bu sebeple de kâr etmek için gereken her şeyi yapmaya azamî gayret gösterirler. Bu “bırakın yapsınlar, bırakınız geçsinler” felsefesiyle beslenen Kapitalizm’in en temel ilkelerindendir ki, kâr amacı güden şirketleri, çıkarları doğrultusunda her şeyi yapmak konusunda serbest bırakmıştır. Bu ise sadece ekonominin felâketi değil aynı zamanda toplumun yıkıcı bir felâketidir.

İslâmî ekonomi ve finans sistemine gelince, bu anlayış bazı temel değerler, idealler ve ahlâk kuralları üzerine bina edilmiştir. Bunlardan bazıları; dürüstlük, güvenilirlik, şeffaflık, kolaylaştırma, işbirliği ve dayanışma vs.’dir... Bu tür ahlâkî ilke ve prensipler oldukça ehemmiyetlidir, çünkü bunlar finansal işlemlerin istikrarının, güvenliğinin ve selâmetinin teminatlarıdır.

Kontrolsüzce kâr peşinde koşan şirketler halka beş yolla zarar verir. Bunları saymadan önce kastettiğimiz şirketlerin çoğunlukla büyük çaplı sermaye sahibi olan ve senetleri borsada işlem gören halka açık şirketler olduğunu söyleyelim. Fakat bu söylediklerimiz yine de herhangi kâr amacı güden şirket için de geçerli olabilir, velev ki çok küçük ve özel şirketler olsun fark etmez...

“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” felsefesine sahip Kapitalizm’in savunucuları kâr amacı güden şirketlerin dünyanın iyiliği için çok mühim bir kuvvet olduğunu iddia ederler. Bunlara göre, bu şirketler olmasa harika mal ve hizmetler üretmek ve ortaya koymak hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Fakat gerçek şudur ki; serbest piyasa şartlarında at koşturan bu şirketler kontrolsüz bir şekilde şu beş yolla halka zararlar vermektedir:

1. VERGİ KAÇIRMA— Bu şirketler kârlarını maksimize etmek adına her fırsatta ödedikleri vergileri minimize etmenin yolunu arar.

2. REKABETİ ORTADAN KALDIRMA— Kâr maksimizasyonu adına her daim ortadaki rekabet şartlarını ortadan kaldırmak yahut rekabet piyasasını kendi kontrolleri altında tutmayı arzular.

3. ÜCRET VE MAAŞLARDA KESİNTİ— Kârlarını en üst seviyeye çıkarmak için işçilik maliyetlerinde azaltmaya ve dolayısıyla maaş ve ücretlerde kesintiye gider.

4. ÇEVREYE DUYARSIZ DAVRANMA— Kârlarını maksimum seviyede tutmak adına hiçbir çevresel faktörü tanımaz ve önemsemez.

5. TEHLİKELİ VE ZARARLI MALLAR SATMAK— Kârları maksimumda durduğu müddetçe zararlı yahut tehlikeli olabilecek şeyleri bile satmaktan çekinmezler.

Öyleyse bu tehlikeye karşı biz neler yapmalıyız? Ben iddia ediyorum ki, yakın bir zamanda Batı medeniyeti İslâmî ekonomik sistemi dikkatlice analiz edilip, kendi sistemlerine adapte etmek isteyecektir. Sadece şirketlerin çıkarlarını gözeten bir ekonomik sistemi insanlık daha fazla kaldıracak durumda değildir. Bilâkis ekonomi politikaları, bundan böyle sosyal dengeyi muhafaza edecek ve insanlık yararına düzenlemeler üzerinde bina edilmelidir.

Çare adil bir şekilde uygulanacak, doğru düzenlemeler yapmaktan geçmektedir. Bütün şirketler hepimizin aynı gemide olduğunun farkına varmalı ve hiç kimsenin diğerine nisbetle daha avantajlı bir konumu olduğu gibi bir yanılgıya kapılmamalıdır. Bu doğruya giden yolda bir adım olabilir. Aksi halde, kâr amacı güden bu şirketler her istediklerini fütursuzca yapmaya devam edecek, dünyamızı da bu sorumluluk nedir bilmeyen materyalist zihniyetli ve sadece daha fazla para kazanmak hırsıyla yanıp tutuşan şirketlerin insafsızlığına terk ederek, dünyamızın ziyan olmasına sebep olacaktır.

Robert Miranda

Yeni Asya Gazetesi (Tercüme: Umut Yavuz)

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş