1.965 Görüntüleme MAKALE 0 Yorum

Şevval ayı bir kısım dini olayların cereyan ettiği özel bir aydır. Önce hac hazırlığını hatırlatır bu ay. Ramazan'dan sonraki aylar zaten hac ayları sayılır.

Kur'an-ı Kerim hac ayları adını veriyor bu aylara. Nitekim hacı adaylarımız tatlı bir heyecanla yol hazırlığına girerler, yola çıkıncaya kadar da meraklı sorular sorar, hac ibadetlerini kusursuz yapmak için bilgi toplamaya çalışırlar. Tabii, şevval ayının bir de kendine mahsus orucu olduğunu da unutmazlar. Hem öyle oruç ki, bu ayda altı gün oruç tutan, sanki bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaba nail olur, bir sene nafile oruç mükafatına kavuşabilirler. Alimlerimiz, şevval ayında tutulan altı günlük orucun bütün sene oruç tutmuş gibi sevaba vesile olmasını izah ederken diyorlar ki:

- Ayette her iyiliğe on sevap verileceği bildirilmiştir. Bir ay Ramazan'ı tutan bu sebeple üç yüz sevap almış olur. Ramazan'dan sonraki şevvalde altı günü tutan, onardan altmış sevap alınca üç yüz altmış eder. Yani bir senelik nafile oruç... Bu kadar az oruca o kadar çok sevap olur mu? Cevap olarak deniyor ki:

- Kimse kendi cimriliğini sonsuz cömertlik ve ikramın sahibi Rabb'imizin cömertliğiyle kıyaslamasın. Yeter ki; insanlar niyetlerini halis tutsunlar, rahmeti gazabını geçmiş olan Rabb'imiz kullarını hep affetmek istemekte, kullarının az ameline çok mükafatları bunun için ihsan etmektedir... Bu orucun kefaret orucu gibi arka arkaya, yani bitişik tutulması da gerekmez. Ay içinde belli aralıklarla da tutulabilir. Ancak, Ramazan içinde mazeretlerinden dolayı tutamadığı oruç borcu olanlar, önce borçlarını tutsalar yanlış yapmış olmazlar. Önce kaza borçlarını tutup bir an evvel farz borcundan kurtulmuş olmaları daha uygun düşer gibi geliyor insana. Bundan sonra fırsat bulurlarsa altı gün şevval orucuna da niyet edebilirler. Kaza orucu sebebiyle yetiştiremezlerse şevval ayında yine de oruç tutmuş olurlar. İnşallah mahrum da kalmazlar. Bununla beraber kaza borcunu sonraya bırakıp önce şevvali tutmak da elbette yanlış olmaz. Şevval ayının bir başka özelliği de 'iki bayram arası nikah yapılmaz' söylentisiyle gündeme girmesidir. Gariptir ki; bu söylenti sadece bu güne ve bizim halkımıza ait de değildir. İslam'dan önceki cehalet devrinde de böyle rivayetler dolaştırılmıştır. O günlerde de iki bayram arasında nikah yapılmaz, yapılırsa uğursuzluk getirir, hayırlı olmaz gibi söylentiler yayılmıştır. Biz bunu Aişe validemizin bu türlü söylentileri tekzip için yaptığı açıklamasından da anlamaktayız. Nitekim bir ara şöyle buyurmuştur Aişe annemiz:

- Halk, Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı arasında nikah yapılmaz, diye çıkarılan söylentiye itibar etmemelidir. Şayet bu iki bayram arasında böyle bir yasak olsaydı, benim nikahımın yapılmaması lazım gelirdi. Halbuki Resulüllah'la bizim nikahımız şevval ayında yapılmış, Ramazan Bayramı'ndan hemen sonra Kurban Bayramı'ndan da önce evliliğimiz kesinleşmiştir. Demek ki, nikahların en azizi şevval ayında, yani Ramazan Bayramı'ndan sonra Kurban Bayramı'ndan da önce, iki bayram arasında yapılmış, böylece iki bayram arasında nikah yapılmaz iddiası da fiilen tekzip edilmiştir. Buna rağmen bu söylentinin günümüze kadar gelmesinin bir sebebi de şöyle açıklanmaktadır: Ramazan Bayramı cuma gününe tevafuk ederse o gün iki bayram birden yaşanır. Biri Ramazan Bayramı, öteki de cuma bayramı. Bu durumda iki bayram namazı kılınır. Biri kuşluk vakti Ramazan Bayramı namazı. Öteki de biraz sonra kılınacak olan cuma bayramı namazı. İşte iki bayram arası nikah yapılmaz, demek, (iki bayram namazı arası dar vakitte nikah yapılmaz) demektir. Çünkü aradaki vakit çok kısadır. Nikah gibi eş dostun toplanmasını gerektiren uzunluğa sahip değildir. Öyle ise kuşluktan öğleye kadar olan iki bayram namazı arası nikah yapmayınız, geniş vakit olan namazlardan sonra nikahı icra ediniz demektir ki, halk böylesine kısa vakte ait bir hatırlatmayı Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı gibi uzun zamana yaymış, sebepsiz yere uyulması zor bir yasak devresi meydana getirmiş, Ramazan Bayramı'ndan başlatıp Kurban Bayramı'na kadar nikah yasağını uzatmıştır. Kaldı ki, bayram namazı ile cuma namazı arasındaki dar vakitte de nikah yapılsa yine de caiz ve sahih olur, bir mahzur söz konusu olmaz. Sadece dar vakitte zorlanılarak yapılmış bir merasim olur. Bayram meşguliyeti sebebiyle eş dostun iştiraki güçleşmiş sayılır. Hepsi o kadar. İşte size, Ramazan sonrası şevval ayının hatırlattıkları..

Ahmed Şahin

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş