1.693 Görüntüleme MAKALE 0 Yorum

Geçtiğimiz seneki Kur'an öğretim devresinden sonraydı. Büyük bir günaha maruz kalmış kimse üzüntüsüyle sızlanıyordu telefondaki hanım kızımız:

-Ne olacak şimdi benim halim? Nihayet bunu da yaptılar bana! Telaşlanarak sordum:

-Hayırdır inşaallah hanım kızım, nedir halin, ne yaptılar sana?

Derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya başladı yapılanı:

-Çocuklara Kur'an öğretiyordum. Hemen hepsi de kısa zamanda okumayı bitirip ezbere geçtiler. Bundan çok memnun olan çocuk velileri de bana hediyelerini kabul ettirmek için ısrarda bulundular, ben de almadım. Şimdi eve gelip de çantamı açıp bakınca gördüm ki, haberim olmadan çantama işlemeli ipek başörtüsüyle büyüklü küçüklü altınlar koymuşlar. Şimdi ne yapacağım ben? Ne olacak halim?

- Hanım kızım şaşıracak, üzülecek ne var bunda?

-Olur mu hocam? Ben sadece Allah rızası için öğretiyordum Kur'an'ı. Şimdi parayla Kur'an öğreten biri durumuna düştüm. Buna Allah razı olur mu?

-Neden olmasın? Hizmetinden memnun olan çocuk velileri, bence çok yerinde bir kararla iyiliğine iyilikle mukabele etmek istemiş, verdikleri hediye ile bir sünneti yerine getirmişler. İyiliğe iyilikle karşılık vermek sünnettir!

-Ben, Kur'an öğretimi karşılığında verilen bu hediyeyi ücret gibi görüyor, geri vermek istiyorum!

-Sakın öyle bir şey yapma! Hediyelerini geri verirsen hem onları kırmış hem de Kur'an okutarak hediye alan başkalarını zor durumda bırakmış olursun. Nasıl imamlık, müezzinlik için maaş almanın caiz olduğuna fetva verilmişse, Kur'an öğretenin de öyle ücret almasına fetva verilmiştir. Nitekim İmam-ı Azam Hazretleri oğlu Hammad'ın Kur'an hocasına hem de avuç dolusu altın verirken söylediği sözler çok manidardır.

-Yavruma öğrettiğin şey öylesine değerli ki, bu altınlar bile onun karşılığı olamaz. Ancak benim gücüm buna yetmektedir, hakkını helal et hocam!

Bundan da anlaşılıyor ki, Kur'an öğretmenliğini herkesin talip olacağı cazip halde tutmak gerekir. Halbuki, "Karşılık alamaz", diyecek olursak, bu hizmet ilgisizliğe maruz kalır. Çocuklarımız da Kur'an öğrenmekten mahrum olur. Bunun vebali de, "Karşılık alınamaz" diyerek Kur'an öğretmenliğini cazip olmaktan çıkaranlara ait olabilir. Kaldı ki, sen baştan bir şart da koşmamış, bir beklenti içine de girmemişsin. Bundan çok memnun olan çocuk velileri de memnuniyetlerini çantana koydukları hediyeleriyle ifade etmek istemişler. Burada "İstemeyiz ama verileni de reddetmeyiz" anlayışında olmayı dahi büyük bir fazilet olarak görmekteyim bu zamanda. Seninki hiç olmazsa böyle olmalıdır. "İstemeyiz ama madem verilmiş artık ret de etmeyiz!" tavrında olmak bile güzel bir davranış olur.

Bunca izah ve ikazlardan sonra nihayet bir soru daha geldi. Ama nasıl soru? Siz de dinleyin bu soruyu lütfen:

-Yani şimdi bu parayı borcumuza verebilir miyiz?

-Borcunuz da mı var sizin?

-Aslında benim değil de ağabeyimin. Son günlerde işleri o kadar kötü gitti ki, bazı acil ihtiyaçlarını bile karşılayamadı.

Bu defa düşünme sırası bana geldi:

-Bu memlekette yaptığı hizmetin karşılığını almak şöyle dursun, verilen hediyeyi dahi kabul etmeyecek fedakarlıkta takva sahibi hizmet insanları da yaşıyor!..

Demek bunca yanlışlarımıza rağmen başımıza hâlâ taş yağmıyorsa, böyle halis ve fedakar öğretmenler hürmetine yağmıyor, diye düşünmek geliyor aklımıza.

Parayla Kur'an öğretilir mi diye soranlar bu cevaptan cevaplarını almış olmalılar.

Ahmet ŞAHİN

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş