2.297 Görüntüleme MAKALE 0 Yorum

            Bitmemiş mısraların serhaddinde usulünce devam eden kalem sancısı vardır. Mevsimi gelmiş toplanan meyvelerin dallarından koparılmasıdır bu. İnsanın olduğu her yere bu meyveyi armağan edebilme gayreti olduğu müddetçe, gözlerdeki taze bakışlar solmayacaktır.

            Gündüz olur bu sancı; kaldırımları yavaşça delercesine elinde tuttuğu bastonuyla ilerleyen pamuk kalpli ihtiyaradır hizmet.Yılların busesinde zamanın takvimini kırışmış albümü andıran şekerimsi teninde canlandırır saygı duyacağımız insan.Elinde zaman vardır,parmaklarında dert,tırnaklarında özlem tomurcuğu..hasretini beklediği sevdiklerine kavuşma arzusu içini kemirir ama hissettirmez.Hisseden hisseder belki onu gördükçe, şakaklarını dahi ıslatırcasına yumak gibi olmuş gözyaşlarında susmuş his motifleri vardır.Damlalardaki motifi ruhuyla işleyene sormak lazım ki zamanın boğazına tıkanmış yutkunmalar yol bulabilsinler.Ama yol açılmaz,yollarda sessizlik vardır,kımıldamaz yaşlı dudaklar,masum çehreler.Kaldırımdaki baston izlerinde vardır bu haslet,girip çıktığı eve dahi dar gelirken özgürlüğün tadı damağı elinde tutmuş olduğu bastonundadır.Kelimeler zincirinde çözülmeyi bekleyen özlem ilkesi, zaman takvimini iki eliyle sımsıkı tutmuş titrek nabızlarda yerini bulacaktır.

            Gündüz olur bu sancı; merhametin çöl serabını utandırırcasına mesafe kat ettiği bir zaman diliminde, kuyu etrafında dört dolanan ve susuzluk çeken canadır yöneliş. Öyle bir merhamet manzumesi ki, ikram edilecek aziz su hediyesi onun hayatını kurtarmaya yetecektir. Kimisine damla yeter, kimisine ise bir kalp büyüklüğünde kâse. Kâselerdedir kalp, kalpten gelen kâsedir merhamet filizi. İçte dirilmeyi tetikleyen cennetsi yönelişler, candan canana uzanan bir köprüdür. Etraf çöl de olsa kalp bu iklimde doğmuşsa, burada hayatını toprağa emanet edecektir. Çölde kurumayan ölümsüz duygular, ölümü sevgi neşesiyle kucaklamaktadırlar. Ayrılmaz senden kalp, ayrılmaz senden kalbi duyguların. Kuyu unutur mu seni, kâse unutur mu seni,ellerinde tuttuğun merhamet deryan unutur mu?.!

            Gündüz olur bu sancı; alevler içerisinde tutuşan çaresiz çığlıklara karşı hayatını ortaya koyarcasına ateşe kendini atmaktır. Kalem hatırına kâğıtları feda edebilme, bir göz pahasına tüm aydın bakışları eritmedir bu helecan. Sönmüş yangında yeni hayatlar vardır, bir gün çıkar karşına. Sana serinliğin destanını yazar beyit beyit, sen ise içindeki yangınla tebessüm ederek dinlersin. Susmayan kalemdedir bakışların, bakışlarını eritsen de, canın verdiği müddet çerçevesinde yazar kalem. Kalem billur yamaçlarda gezindikçe, sen bakışlarını sürdürüyorsun demektir.

            Gece olur bu sancı; insanlar çekilmişken odalarına, sen başbaşasındır kendinle. Yakasına yapıştığın kelimelerin kesif dilinde, bir maden arar gibi inersin derinliğe. Yer yer toprağa bürünür, yeraltından ilhamlar tadarsın. Gece sessizliğinde insanları rahatsız etmemek için sessiz düşünürsün, sessiz ağlarsın, sessiz yürürsün kendi üzerinde. Sahi, gece yürüyüşleri değil miydi hakiki madencilik? Onlar değil miydi gece yollara çıkanlar, onlar değil miydi gece serabını görmeden gözlerini cilalayanlar? Kahramanların ayak izleri vardı gecenin perdesinde. İnce eleyip sık dokuma gece olurdu sıklıkla, gece olurdu gündüzün meltemlerinin rüyası. Rüya da gece olurdu ya, hayat projelerinin görünmeye aşık radarlarına konardı rüyalar. Çizilmeyi ve yazılmayı bekleyen bir yazı hassasiyetinde hazırlanırdı insan, rüya kokan gündüz sancılarına.

            Gündüz ve gece olur bu sancı; emekleyen düşlerin zebercet kapıları tıklamasına ramak kalması bile heyecan iken, kapı kulu olmak ne büyük gözyaşıdır! Kapıyı açacak olanla kapıda bekleyenin birbirlerine düşmanlığı yoktur ki amansız hevesler çat kapı yapsın. Kapının açılması bir ümit, kapının açılmasını arzulama ise bambaşka aktif bekleyiştir. Sancı bunun neresinde denilecektir belki; en büyük doğumların temelinde büyük sancıların olduğu bilindiğine göre, ayrılmayan kazanmış demektir.

            Kalemimdedir sancı, odur ruhu yücelten maya

            Gözyaşı sonsuzluk bestesi, içimde uçan kanat

            Merdiven parkelerinde başlarım koşmaya

            Kıpırtı deseninde gözle görünen sanat!

            Bunları kalem ile kâğıda dökmek yaşayanların ilhamıdır denilebilir. Kalem uzak kalmazsa bu ilhamlara, açılmayı bekleyen kapılarda daha nice kalem gözyaşları çağlayanlar halinde boy göstermeye devam edecektir.

Gürsel ÇOPUR

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş