2.562 Görüntüleme MAKALE 0 Yorum

“Şu anki bulunduğum noktaya gelmeye hiç niyetim veya isteğim yoktu. Heyecanla sayfaları çeviriyordum ve heyecanım gittikçe artıyordu. Şöyle düşünüp duruyordum: 'Peki, burada hata nerede? Mantıklı gelmeyen kısım nerede?' Ama o kısım bir türlü gelmedi. Sonra durumum buydu: 'Olamaz, bu işin sonunun nereye vardığını biliyorum! Bu korkunç! Ben Müslüman olmak istemiyorum!' ”

Caroline Bate; 30 yaşında, Cambridge Üniversitesinden mezun ve şu anda New York'da bir bankada çalışıyor. Henüz kelime-i şahadet getirip Müslüman olmadığı hâlde, kendini bir Müslüman olarak kabul ediyor. Yakınlarda doldurduğu bir formun din hanesine “İslâm” yazdığını ve bunun hoşuna gittiğini ifade ediyor.

Caroline gibi çokları daha var. Kesin bir yargıya varılamasa da, özellikle 11 Eylül'den beri, Londra'daki camiler İslâmiyet'i seçenlerin sayısında bir artış kaydetmektedir. İslâm’a geçenlerin çoğu Caroline gibi orta halli, başarılı iş hayatına sahip, sosyal hayat içinde aktif bulunan ve ellerindekilerle mutlu olan insanlar.

İslâmiyet'i yeni seçmiş insanlardan bahsedildiği zaman, bu insanların İslâm'ı kucaklayış öykülerinin ne kadar benzer olduğu şaşırtıcı bir şekilde dikkat çekmektedir. Bunlardan birçoğu İslâmiyet'e, İslâm’ın tarihine ve kaidelerine arkadaşları aracılığıyla tanıştırılmaktadırlar. Genel girişe ise İslâm'ın misyoner bir inanç olmadığından bahsederek başlanır. Çoğu için bu süreç, İslâm hakkında meraklarından dolayı ve çevresindeki insanları daha iyi anlama çabasıyla başlayıp İslâm'a geçmeleriyle sonlanmıştır.

Caroline ilk İslâm hakkında okumaya geçen Nisan ayında başladı. 11 yaşından beri tanıdığı bir okul arkadaşı Tunuslu bir Müslümanla evleniyordu. Şöyle açıklıyor: “En iyi arkadaşım başka bir kültürün içine giriyordu ve bu yüzden ben de bu kültür hakkında daha fazla bilgi edinmek istedim. Fakat ben konuya dinden ziyade kültürel açıdan eğildim. Yine de araştırma için seçtiğim eser beni oldukça teşvik etti ve İslâm'ın öğretileri bana gayet mantıklı geldi. İslâm'a entelektüel olarak yaklaşılabileceğini ve inanç esaslarında kopuklukların olmadığını fark ettim.”

Çoğu İslâm'ı yeni seçenler bu işlemi çevrelerine çok hissettirmeden gerçekleştiriyor. Kendi hâllerinde okuyor, konuşuyor, dinliyor ve öğreniyorlar. Zor kısım ise yeni seçtiğin bu dini ailene ve arkadaşlarına ilân etmektir. Çünkü bazı durumlarda korku, şüphe ve hatta nefretle karşılaşabiliyorlar.

Fakat Caroline için dinini ilân etme kısmı o kadar da sıkıntılı olmadı. “Aldığım tepkiler tam da beklediğim gibiydi. 'Kadınlara nasıl davrandıklarını biliyor musun?'dan tutun da 'Tebrikler, güzel zamanlama'ya kadar her türlü tepkiyle karşılaştım. Fakat arkadaşların arkadaşlarındır ve onlardan bu durumun üstesinden gelmelerini bekledim.”

“İslâm'da kadınlara nasıl davranıldığı hakkındaki görüş tamamen yanlış.” diye itiraz ediyor Caroline ve ekliyor: “Tam tersine, İslâmî toplumda kadının düşünüldüğünden daha önemli bir yeri vardır.”

Aslında; yeni Müslüman olmuş kadınların çoğu, İslâmî tarzda giyinişi bir özgürlük olarak görmektedirler. Örtünmeyi cinsiyet ya da cinselliği kapamak olarak değil, nesnelleştirilmekten korunmak olarak görmektedirler.

Yeni Müslüman olmuşların başka bir problemi de iki nesil arasında kalmalarıdır. “Genç Müslümanlar onların dinini seçtiğin için mutlu oluyorlar ve aralarına kolayca kabul ediyorlar. Fakat daha yaşlı nesil o kadar da kabullenici olamayabiliyor bazen. Onlara göre İslâm onların kültürel zeminlerinin bir parçası ve hangi ülkeden olduklarıyla ilgili ve İslâm onların toplumlarını bir arada tutan şey.”

Çeviren: Merve Yalçın (Bizim Aile Dergisi) Kaynak:http://www.thisislondon.com/

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş