8.327 Görüntüleme Yaşanmış Hikayeler 1 Yorum

Mustafa Çavuş marangozluk yapıyordu. Gün boyunca çalışıyor, eve yorgun argın geliyordu. Eve gelir gelmez anne babasının elini öpüyor, dualarını alıyordu.

Annesi yatalaktı. Önce onun yemeklerini kendi elleriyle yediriyor; sonra doksan yaşındaki, gözleri görmeyen babasının yemeğini yediriyordu. Ondan sonra kendisi sofraya oturuyor ve çoluk çocuğuyla beraber yemeğini yiyordu.

Aynı şey sabahları da tekrarlanıyordu.

Üstad Bediüzzaman’ın evinin önündeki çınar ağacına küçük kulübeciği o yapmıştı.

İşleri oldukça iyi, rızkı da hayli bereketliydi. Darlık çekmiyor, sıkıntıya düşmüyordu. İbadetlerini de aksatmıyordu. Huzurlu bir yaşantısı vardı.

Marangoz Mustafa Çavuş’un bu hali, Bediüzzaman’ın dikkatini çekmişti. Böyle huzurlu ve bereketli bir hayata çok sık rastlanmazdı. İşin geri planında bir şeyler olmalıydı.

Bir iki soruşturmadan sonra, Mustafa Çavuş’un, evinde anne babasına baktığını öğrendi.

– Tamam, dedi. Bu muvaffakiyet ondandır.

Bunu yazdığı bir risalede şöyle dile getirdi:

– Ahiret kardeşlerimden Mustafa Çavuş isminde bir zat vardı. Dininde, dünyasında muvaffakiyetli görüyordum, sırrını bilmezdim. Sonra anladım ki, o zat, ihtiyar peder ve validelerinin haklarını anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzünden rahat ve rahmet bulmuş. İnşaallah âhiretini de tamir etmiş. Bahtiyar olmak isteyen ona benzemeli

Ömer Faruk Paksu

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş