3.765 Görüntüleme Yaşanmış Hikayeler 0 Yorum

Bir zamanlar Bayrampaşa’da hurda demir ticareti yapan Vedat ustanın iş yerine ara sıra çay içmeye uğruyordum. Soğuk bir kış günü, yine çay içmeye gitmiştim. Vedat usta kapıda keserle taş kömürü kırıyordu! Benim de evde keserle işim vardı. Bir iki gün için ödünç aldım; kırmadı verdi. Ben işimi bitirdim ama “bizim vâlide sultan keserle bahçe çapalıyor,” dedim.

- Anne olmaz ödünç aldım geri götürmem lâzım.

- “Vallâ bu keser benim elime çok uydu vermem. Sen başka keser al götür” dedi.

Ben de çaresiz nalburdan yeni bir keser alıp getireceğimi söylemeye gittim. Hurdacı Vedat ustaya, fakat ortağı Laz Mustafa Ceylân usta bir türlü kabul etmiyordu. İllâ keserimi isterim diyordu. Ben de iki arada bir derede kaldım. Bir gün annem komşuda iken, keseri buldum ve götürdüm. Annem gelince, keseri yerinde bulamayınca kıyâmeti kopardı. “Yapma anne sana yeni ve daha güzel bir keser alayım” dedim. Zar zor yatıştı. Birkaç gün sonra hava değişti kar, fırtına, buz derken. Bizim Laz Mustafa Ceylân usta evinin önünde buzda kaymış. Ve ayağını burkmuş. Bizim vâlide de kırık çıkık işlerinde ün yapmıştır. Vedat usta da geceleyin ortağını bizim eve getirdi. Annem kırık çıkık malzemelerini hazırlarken, ben de “anne senin keseri alan adam bu!” dedim. Annem, hırsla odaya döndü ve bağırdı; “keser gelmeden hiçbir şey yapmam,” dedi. Ceylân usta çaresiz ortağı Vedat ustayı gece saat 22.00 olmasına râğmen dükkâna gönderip keseri getirttirdi. Ondan sonra, malzemeleri getirdi bacağını tedaviye başladı. Böylece bizim vâlide keserine kavuşmuş oldu.

Selâhaddin Vatansever

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş