14.161 Görüntüleme Akıl Hikayeleri 1 Yorum

Uzakdoğu’da bir tapınakta tefekkür ve sohbet yoluyla bir grup mü’min hakikatı bulmaya ve yaşamaya çalışıyordu. Dışarıya kapalı, başkalarını hemen hiç kabul etmeyen bir topluluktu bu. Bu grubun en önemli özelliği, az konuşmak, hakikatleri ince bir dille ifade edebilmekti.

Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, kapıda tokmak ya da çan, zil türünden ses çıkaran bir gereç yoktu.

Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki “bilgelik arayıcısı” kapıda duran yabancıya baktı. Bir selâmlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.

İçerdeki kişi bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve kabı yabancıya uzattı. Mesaj açıktı: “Yeni bir üyeyi kabul edemeyecek kadar kalabalığız!” Yabancı tapınağın bahçesine döndü, dalından kopup yere düşmüş bir gül yaprağını dolu kabın içindeki suyun üzerine bıraktı.

Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerdeki ev sahibi saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardır. Bu sevgi ve dostluktu. Sevgi ve dostluğa ise her zaman yer bulunurdu.

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş