Mide Fesadı ve Zeytinyağı Mûcizesi

13.123 Görüntüleme Beslenme, Sağlık, Şifalı Bitkiler 1 Yorum

Bu zamanda mide rahatsızlığı olmayan çok az sayıda insan var. Özellikle yirmili yaşlardan itibaren pekçok kimsede görülen, otuzlu yaşlarda ise had safhaya çıkan ve eğer tedâvisi yapılmazsa başka hastalıkları da tetikleyen mide rahatsızlıkları, bugün tıp dünyasının en öncelikli meşguliyetleri arasında yer alıyor: Habire ilâçlar üretiliyor, diyetler uygulanıyor, ameliyatlar yapılıyor, vesaire...

Giderek daha yaygınlaşan bu amansız hastalığın şüphesiz ki, bir değil, birçok sebebi var: Üzüntü, sıkıntı, stres, kalitesiz yağlar, düzensiz beslenme, zararlı yiyecek–içecekler, su ve hava kirliliği...

Yaşadığımız tecrübe

Mide fesadı hususunda, bizim de yaşadığımız ciddî tecrübeler var.

Yirmili yaşlarda sancılanma başladı. Otuzlu yaşlarda 3–4 kez kanama oldu. Gastritle başlayan rahatsızlık, sonunda ülsere dönüştü.

Hasılı, ameliyatlık bir duruma geldik... Kullanmadığımız ilâç kalmadı. Ancak, bunların hiçbiri "kesin çözüm" olmadı.

Sonunda anladık ki, bizdeki bu marazın iki önemli sebebi var: Biri üzüntü, sıkıntı, yoğun stres; diğeri ve en mühimmi ise, tevekküldeki zaafiyet, yahut yanlış tevekkül...

Tedâvi arayışımız, doğru tevekkül ve "alternatif tıp"la devam etti. İlk etapta, zeytinyağlı "Kudretnarı" kullandık. Bu ilâcın, ayrıca ballısı da var.

Kudretnarının çok büyük faydasını gördüm. Ağrılar, sızılar (arada bir nüksetmekle beraber) minimum seviyeye indi.

Bunun yanı sıra uyguladığımız en büyük tedbir, çiçek ve margarin yağlarına paydos ederek, halis zeytinyağına dönmek oldu.

* * *

Evet, halis, katışıksız (yani % 1 asitli sızma) zeytinyağı, bedenî sıhhat itibariyle hayatımın dönüm noktası oldu, diyebilirim.

Yaklaşık on beş yıldır, hemen her yemekte bu yağı tercih ediyoruz. İkinci tercihimiz ise, az miktarda olmak üzere tereyağıdır.

Ağırlıklı olarak zeytinyağını kullandığımızdan bu yana, şükürler olsun, ciddî bir rahatsızlığımız olmadı.

Arada bir, şurada burada yediğimiz başka yağlarla pişirilmiş yemeklerin, menfî tesirler uyandırdığını da ifade etmiş olalım.

Kur'ân'da da ehemmiyetle zikredilen zeytin mu'cizesi ve bu nimetten imal edilen sair ürünlerin, insan hayatında müsbet mânâda pekçok ve pek büyük tesirleri var.

Bununla beraber, zeytin meyvesi gibi, zeytinyağının da birkaç çeşidi olduğunu bilmek lâzım.

Zeytinyağı çeşitleri

Birçok faydasından söz ettiğimiz zeytinyağının, biraz da değişik tür ve kalitesinden bahsedelim.

Bunları elbette bilerek ve tanıyarak kullanmalı ki, faydası da ziyade olsun.

Zeytinyağının, genelde bilinen iki çeşidi var: Sızma ve riviera.

Ama, biz konuyu biraz daha detaylandıralım ve zeytinyağının aslında ne olduğunu, piyasada bulunan türlerinin ne anlama geldiğini izah etmeye çalışalım.

 * * *

Zeytinyağı, sadece ve sadece zeytin ağacı meyvelerinden elde edilen ve içinde hariçten hiçbir katkı maddesi bulunmaya, kimyevî hiçbir müdahale görmeyen ve oda sıcaklığında sıvı halinde duran fıtrî bir yağdır.

Bu fıtrî yağ, hemen her yönüyle katık ve ilâç niteliğindedir.

Piyasaya arz edilen çeşitleri ise, kısaca şunlardır:

Naturel zeytinyağları

Her kademede, fıtrî (tabiî) halini değiştirmeyecek bir sıcaklıkta muhafaza edilir. Sadece mekanik veya fizikî ameliyeden geçirilerek üretilir. Görüntüsü berrak olur. Yeşilden sarıya değişebilen renklerde bulunabilir. Kendine has tat ve kokusu var.

Bu naturel yağlar da kendi içinde üç gruba ayrılır.

1) Naturel Sızma: Kurallara uyularak üretildiği takdirde, kokusunda, tadında kusur olmaz. Serbest asitlik derecesi en fazla % 1 olur.

2) Naturel Birinci: Koku veya tadında hafif kusurlar bulunabilir. Asitlik derecesi % 2 civarında olur.

3) Naturel İkinci: Koku veya tadında bâriz farklar bulunur. Asitlik derecesi ise % 3'ü aşabilir.

Rafine zeytinyağı

Ham zeytinyağının tabiî yapısında değişikliğe yol açmayan metodlarla rafine edilerek üretilir. Rengi, sarının değişik tonlarında görülebilir. Kendine has tat ve kokusu var. Asidi alındığı için, oran % 0.3 civarında görülür. Piyasada 'kızartma yağı' diye de isimlendirilir.

Riviera zeytinyağı

Bu bir karışımdır. Naturel ve rafine zeytinyağının karışımından elde edilir. Yeşilden sarıya değişen renklerde olabilir. Asitlik derecesi en çok % 1.5 kadardır. Zeytinyağının fıtrî kokusunu ağır bulanlar, bu çeşidi tercih edebiliyor.

* * *

Sızmanın (naturel) dışındaki üretimlerde, bilhassa sırf ticarî gaye ve yüksek kâr maksadıyla üretilen zeytinyağlarına dikkat etmeli. Alırken son derece ihtiyatlı davranmalı.

Zira, bunların bir kısmı neredeyse zeytinyağı olmaktan dahi çıkarılmış durumda. Rengi, tadı ve kokusu cazip olsun diye, bunlar başka türlü ameliyeden geçirilebiliyor. Hatta bu yağları çiçek, mısır ve benzeri yağlarla karışım haline getirenler bile var.

Yani, siz zeytinyağı aldığınızı zannediyorsunuz, halbuki yanılgıya düşmeniz pekâlâ mümkün.

Onun için, elden geldiğince hakiki, hâlis, sızma zeytinyağını tercih etmeli. Yoğunluğu, kendini belli ediyor. Ayrıca, tat ve kokusu da tamamıyla alışmaya bağlı.

İlk başlarda bir zorlanma olabilir. Bilhassa çocuklar halis zeytinyağını ağır bulabilirler.Ama, sızmaya zamanla hem yemeklerde, hem de salatalarda öyle bir alışılır ki, adeta terk edilemez bir hal alır. Hatta, sızmayı kekik, pul biber ve sair baharat ile karıştırıp ekmeğini bandıra bandıra yiyenler bile var.

Tavsiye ederiz, siz de deneyin. Hem katık, hem de ilâç niyetine. Eminiz ki, memnun kalacaksınız.

Haydi yarasın, âfiyet olsun.

M.Latif Salihoğlu

Yeni Asya Gazetesi

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş