3.043 Görüntüleme Dergi 0 Yorum

Yakın zamanda vizyona giren “Mustafa” belgesel filmiyle daha önce yazdığım Kemalizm'in son bulacağı tezine dayanan yazılara bir zeyl yazmak gerektiği kanaatine vardım.

Kemal'in Mustafalaşması kime yarar?

Hakkında yapılan -özellikle Kemalist cenahtan- eleştirilerin aksine Mustafa'nın başarılı ve zamanlama bakımından isabetli bir proje olduğunu düşünüyorum.

Biraz açmak gerekirse, yirminci yüzyılla birlikte ortaya çıkan diktatörlükler ve bunların diktatörleri ortadan kalkmıştır. Bu düzenlerin artıkları hükmünde olan diktatör-putları ise düzenlerinin son bulmasından sonra hayatlarını devam ettirmelerine rağmen tarih sahnesinden silinmekten kurtulamadılar.

Bu genel tespitin ülkemizdeki yansımalarına bakarsak her konuda olduğu gibi bu konuda da dünyayı biraz geriden takip ettiğimizi söyleyebiliriz. Ortalıkta Lenin ya da Mao'nun heykellerinden eser kalmamışken biz her gün bir yenisini dikiyoruz. Üstelik bir heykel kültürünün oluştuğu ve heykel dikmenin normalleştirildiği bile söylenebilir... Mehmet Akif'in -itikadının aksine- heykelinin dikilmesi bu noktada zikredilmesi gereken bir örnektir.

Klasik Kemalist-Muhafazakâr Kesimin(KKMK) tutuculuğunun karşısında şansını zorlayan Can Dündar, yaptığı Mustafa filmiyle, belki de Kemalizm'i yok olmaktan kurtaran adam olarak yer alabilir tarih sayfalarında.

Şüphesiz putlar ölümsüz değil. Ne kadar devlet eli ve iradesiyle topluma dayatılsalar da toplum nisyana müptela olduğundan bunu da unutacak, böylece ona en büyük cezayı vermiş olacaktır.

KKMK'nın tepkilerinin ve yüksek dozdaki eleştirilerinin anlamını kavramak için filmin öne çıkardıklarını sorgulamak gerekir. Filmin genel mânâda olumsuzlukları yansıttığı söyleniyor. Oysa Can Dündar'ın söylemiyle film sadece olanı olduğu gibi yansıtıyor. Peki bunun karşısında KKMK'nın tepkileri neden bu denli sert?

Bunu anlamak için filmin ortaya çıkışıyla kamuoyuna verdiği mesajı doğru anlamak gerekir. Film seksen küsür yıllık putlaştırma çalışmalarını baltalıyor ve masum, iyi niyetli, kendini vatanına adamış bir insan portresi çizmeye çalışıyor. Üstelik TSK bu filmi özel günlükleri açarak destekliyor. Kemalizm'in bayraktarlığını yapan kurum bu filmi destekliyorsa, filmin verdiği mesajı da destekliyor olmalıdır. Ki bu, devletin “gerçek sahiplerinin” politika değişikliğine gittiklerini gösterir.

Bu politika değişikliğinin sebebini aradığımızda ise karşımıza, yukarıda belirttiğim putların muhafazasının gittikçe zorlaşması hatta imkânsızlaşması çıkmaktadır.

Kemalizm müesses nizamın sahiplerince paylaşılacak bir rant pastası oluşturmaktadır. Bu rantın devam etmesi için Kemalizm'in etkin bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Oysa daha önceki yazılarda belirttiğimiz üzere Kemalizm ve Kemalistler kendini tüketme yolundalar.

İşte bu noktada yeni nesil Kemalistler bir politika değişikliğiyle Kemalizm'i masumlaştırmaya, insanîleştirmeye, kamuoyu nezdinde daha kabul edilir kılmaya çalışıyorlar.

Mustafa

Mustafa bize ne diyor?

Kısaca “O da insandı, hata yapabilir. Yaptığı her şeyin bir açıklaması vardır” diyor. Yani Cumhuriyet tarihince yapılan tüm zulümlerden payidar olmasını göz ardı edin, affedin ve insan olarak hatırlayın diyor. Oysa biz biliyoruz ki Cumhuriyetin yaptığı tahrifat insanî bir hatayla açıklanamaz. Sistemli, planlı bir operasyondur ve hâlâ devam ettirilmeye çalışılmaktadır.

Yeni nesil Kemalizm'in kabul ettirilmesi için bu ve benzeri çabaların devamı gelecektir. Seksen yıllık zulüm unutturulmaya, sorumluları cezalandırılmadan, affettirilmeye çalışılacaktır. Bu bir filmle olur ya da bir başka projeyle. Bu noktada demokratik talebimiz, sorumluların hukukî olarak cezalandırılmaları olmalıdır. Gıyaben dahi olsa her suçlu yargılanmalıdır. Ancak bu şekilde anayasamızdaki müspet devlet tanımımızın içini doldurabiliriz.

Demokratik bir ülkede yaşamak en doğal hakkımızdır. Ve bunun olması, bu ülkenin daha yaşanır bir yer haline gelmesi için devletin şeffaflaşması, demokratikleşmesi elzemdir. Bunun olabilmesi için de önündeki en büyük -engelin- Kemalizm'in tedavülden kalkması gerekmektedir. Adının değiştirilmesi, Mustafaizm yapılıp, daha soft (yumuşak) bir hale getirilmesi ve buna göz yummak demokrasi mücadelemize ihanettir.

 

Mustafa'nın mesajı

Mustafa topluma, “Beni anlayın, ben de insanım, beni affedin ve hatırlamaya devam edin” diyor. Kamuoyundaki itibarının devamı için insanî, masumane -hafiften ajite kokan- bir portre çiziyor. Bu ve benzeri projelere karşı demokratik duruş ise 'Bir şeye sebep olan onu yapan gibidir' kaidesince ancak tarafsız bir hukuk platformunda yargılanmasını istemek olmalıdır. Kamu vicdanı ancak bu şekilde rahatlayacaktır.

KKMK her ne kadar beğenmese de Mustafa, Kemalizm'in hayatını uzatmak için atılmış doğru bir adımdır. Fakat yeterli değildir ve Kemalizm'in kendini tüketmesine mani olamayacaktır. Üstelik KKMK'nın bu çabayı baltalamasıyla istenen yankı kamuoyunda uyanmamış, proje bir parça heba edilmiştir.

Kanaatimce bu film devleti halkla barıştırma projesinin ilk adımlarından biridir. İlk bakışta masumane bir çaba gibi gelebilir. Ama sorumluların yargılanmamasını da içerdiğinden zalimane bir projedir ve ortaya çıkarılmalı, akim bırakılmalıdır. Çünkü zalimleri kollayan ve zulmeden bir devletle barışmak, onu demokratikleştirmeyi ertelemek anlamına gelir. Oluşan zaman aralığında statüko varlığını daha da güvenceye alabilecek ve demokrasi mücadelemiz yara alacaktır.

Son söz olarak Kemalizm'in Mustafaizm'e dönüştürülmesi sadece ömrünü uzatmak ve müesses nizamın devamı için atılmış bir adımdır. Kemalizm'in içinde barındırdığı tahrifat ve zulüm ise hiç bir isimle kabul edilebilecek şeyler değildir. Bunun içindir ki adı her ne olursa olsun müesses nizamın zulmü devam ettirmek adına kullandığı her argüman daha demokratik bir Türkiye için reddedilmeli, zulmün sahiplerinin cezalandırılması için demokrasi mücadelesine devam edilmelidir.

Faruk Saim Akhan

Genç Yaklaşım Dergisi - Mart 2009 Sayısı

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş