Jest ve Mimikler Konuşmaya Anlam ve Güç Kazandırabilir

17.220 Görüntüleme Eğitim 1 Yorum

A. Söyleyişle ilgili yanlışlıklar

1.Topluluk karşısında konuşmak önemli ve ciddî bir iştir. Konuşmacı, inandırıcı olabilmek için tabiî bir şekilde konuşmalıdır. Sesini zorlama ile değiştirmemeli, yapmacık bir söyleyişe gitmemelidir.

2.Kelime ve cümlelerin tonlanmasını doğru ve etkili şekilde yapmalı­dır. Yanlış tonlama, dile bütün gücünü ve etkisini kaybettirir, dinleyiciyi rahatsız eder.

3.Konuşma sırasında, konu ile ilgisi olmayan sözler söylemek, an­lamsız kelimeler kullanmak, yersiz davranış, jest ve mimikler yapmak yanlış olur.

4.Konuşmacı, konuşmaya başlamadan önce, metne iyice hazırlanma­lıdır. Konuşma sırasında, konuşmanın akışını "şey, anladın mı, filân, efen­dim" gibi sözlerle veya "eee... hmmmm aaa..." gibi seslerle kesmemeli dir.

5. Konuşmada, dinleyicileri rahatsız edecek şekilde genel anlayışa ay-kırı argo, kaba ve çirkin ifadelere yer vermemelidir.

B. Konuşma kurallarını bilmemekten doğan yanlışlıklar

Konuşmak

Ses sisteminin müzik âleti gibi olduğunu, iyi kullanılırsa ondan hoşa giden, beğenilen sesler çıkarılabileceğini biliyoruz. Bu kendiliğinden değil, çalışma ile olur. Yanlış vurgulama ses ahengini bozan önemli bir hatadır. Ayrıca konuşurken yapılan yersiz duraklamalar da konuşmanın rahat an­laşılma ve dinlenmesini bozar. Gereksiz yere bağırarak, tembel ve isteksiz sesle konuşma, konuşurken sık sık yutkunma, konuşmaya, ilgiyi dağıtacak derecede aralıklar verme, konuşmanın gücünü azaltır.

C. Söyleyiş ile ilgili uygulamalar

Dinleyiciler üzerinde etkili olabilme, konuşma alışkanlığını kazanma, disiplinli ve aralıksız çalışmaya bağlıdır. Bunun için dildeki bütün kelime­lerin hece yapısını, doğru telâffuzunu, tonlamayı ve vurgu düzenini iyi bil­mek gerekir. Bunları öğrenmek yetmez. Ayrıca devamlı uygulama yap­malı, uygulama sırasında görülen yanlışları düzeltmelidir.

Konuşmanın akışını kesen, anlamsız sözler ve fazladan kelimeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Bunları kullanmak, zamanla alışkanlık hâlini alabilir ve bu alışkanlıktan kurtulmak zor olur.

Kelimelerin vurgusunu rahat şekilde yapabilmek ve akan bir konuşma alışkanlığı edinebilmek için söylenişi zor tekerlemeler üzerinde alıştırma­lar yapınız.

Aşırıya kaçmadan, konuşmayı destekleyecek, ona anlam ve güç ka­zandıracak jest ve mimikler yapmak uygun olur.

Bütün bu söylenenleri bir araya getirecek uygulama çalışmalarını yap­mak gerekir. Özellikle, şiir, hikâye ve tiyatro metinlerini yüksek sesle ve kelimelerin anlamını hissettirecek şekilde okuyun. Jest ve mimikleriniz­le metni güçlendirmeye çalışın. Göreceksiniz, bir süre sonra, ilk zamanlar­daki sıkılganlığınız, zorlanmalarınız, yanlışlarınız, ortadan kalkacaktır. Unutmayın ki Türkçeyi en iyi siz konuşacaksınız ve konuşmalısı­nız.

Hangi konuşma olursa olsun, biteviye konuşmak, konuyu aynı düzey­de anlatmak, dinleyiciyi yorar, hatta bıktırır. Bunun için araya bir takım heyecan unsurları katmak, konuşmanın akışı içinde inişler çıkışlar yapmak, konuya uygun fıkra, nükte ve hikâyelerle dinleyicinin dikkatini uyanık tut­mak gerekir.

Konuşmalarda söylenenleri ilgi çekici, dinlenebilir ve hoşa gider hâle getiren birtakım özelliklerin arasında nükte önemli yer tutar. Nükte; di­li, düşündürücü ve derin anlamlı şekilde ve şakaya kaçan bir incelikte kul­lanmadır. Bunda bir zekâ oyunu vardır. Ancak nükte yalnız zekâya daya­lı değildir. Dilin bütün kullanım zenginlik ve imkânları bilinmeden, sade­ce zekâ ile nükte yapılamaz. Nükteli konuşanlara nüktedan denir. Keskin zekânın ortaya çıkardığı bir başka durum ise hazırcevaplılıktır. Nüktede bir milletin huy ve tabiatı da rol oynar. Her millette nükte görülmez.

Nükte yapma, hazırcevaplılık milletimizin önemli özelliklerindendir. Türk nüktedanlığının ve hazırcevaplığının Nasrettin Hoca´dan beri çok bü­yük temsilcileri vardır. Pinti Hamit, Bekri Mustafa, İncili Çavuş, Borazan Tevfîk, Neyzen Tevfik bunlardan bazılarıdır. Nükte ve hazırcevaplığın en fazla yansıdığı alan Türk temaşa sanatlarından orta oyunu ve Karagöz´dür.

Ciddî ve ağır başlı konular her zaman aynı dikkat ve ilgi ile dinlenmez. Dinleyicinin dikkatini uyanık tutmak, anlatılan konu üzerine ilgisini top­lamak için zaman zaman fıkra anlatılır. Ancak fıkra olur olmaz yerde ve ge­lişigüzel anlatılmamalıdır. Konuşmanın uygun düşecek yerinde fıkraya baş­vurulmalıdır. Fıkra, anlatılmak isteneni kuvvetlendirmelidîr. Bu etki, fık­ranın ses tonu, mimik ve davranışlarla canlandırılması ile daha da artar. Fıkralar bir dilin ifade gücünü ortaya koyduğu gibi, o dili kullananların nük­te kabiliyetini ve hayat felsefelerini de yansıtır. Konuşmaları fıkralarla zen­ginleştirme veya doğrudan fıkra anlatma alıştırmaları kişiye, dili canlı ve etkili kullanma alışkanlığını kazandırır.

Konuşmanın hikâye anlatımında ayrı bir yeri vardır. Hikâye etmek, bir olayı belirli bir sıraya göre anlatmaktır. Bunda günlük olaylar yanında; ye­ri gelince anlatılıverilen hikâyeleri de belirtmek gerekir. Gerçekte hikâye anlatımında Türk toplumunda eskiden gelen bir gelenek vardır. Bu gele­neği devam ettirenlere meddah denir. Meddahlar bir usta elinde yetişme­lerinden ve devamlı hikâye anlatmalarından dolayı her zaman hazırlık için­dedirler. Bunlar, duruma ve zamana göre hikâyelerinde değişiklik yapar­lar. Eskiden beri söylenilegelen hikâyeler bu yolla devamlı canlı kalır.

Hikâyenin anlatımında, sıraya konuşunda kısaca hazırlığın yapımın­da hikâyenin yapısının önemli yeri vardır. Şahıslar ve onların birbirleri ile olan ilişkileri, anlatan için kolaylık sağlar. Vak´a zincirinin kopmaması bu kolaylığı daha da artırır.

Hikâye, bunlar sayesinde canlılığını korur. Ayrıca dilin kullanılması da önemlidir. Konuşmacı diğer türlerde olduğu gibi jest ve mimiklere yer vermelidir. Yerine göre kahramanları canlandırabilmelidir. Bu canlandır­mayı en iyi şekilde orta oyunlarında görürüz.

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş